Kanseri Aile Desteği ile Güçlenerek Yenin

Dünyada kalp hastalıklarından sonra hastalıklara bağlı ölüm nedenleri arasında kanser hastalığı yer alıyor. Hastalık sürecinde cerrahi ve medikal tedavilerin yanı sıra sosyal ve psikiyatrik desteğinde önemli bir yeri vardır. Araştırmalar sosyal desteğin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkide bulunarak kanserin gidişini olumlu yönde etkilediğini, yaşam süresini uzattığını göstermiştir. Özellikle hastalığın erken dönemlerinde verilen duygusal desteğin çok önemli olduğunu söyleyen Medical Park Bahçelievler Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Hülya Yanbay; “Psikolojik ve sosyal destek yaşam süresinin uzaması yanında yaşam kalitesinin de artışını sağlamakta; hastanın ameliyat sonrası hem yaşama hem de tedaviye uyumunu artırmaktadır”

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Hülya Yanbay; kanser hastalarının ve yakınlarının yaşadığı psikolojik durumu değerlendirdi:

Dünyada ve ülkemizde kanser ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre geçtiğimiz 30 yılda kanser yükü iki kat artmıştır ve bu artışın devam edeceği öngörülmektedir. Kanser yüzyılımızın sağlık sorunu olarak gündemimize oturmuş bulunmaktadır. İnsan biyopsikososyal yönleri olan bir varlıktır, her birimizin biyolojik-sosyal ve psikolojik özelliklerimiz, ihtiyaçlarımız vardır, dolayısıyla tüm hastalıklara bu arada kansere de bakışımız da bu çerçevede bütüncül olmalıdır.

MEDİKAL TEDAVİ KİMİ ZAMAN YETERLİ DEĞİLDİR

Kanser multidisipliner bir ekip çalışması ile tedavi edilir yani cerrahi – kemoterapi- radyoterapi veya diğer medikal tedavilerle eşgüdümlü olarak psikiyatrik yaklaşım gerekir. Amaç tanı, tedavi sürecinde, hastalığı ile birlikte yaşayabilen ve hastalık sonrasında yaşamını keyifle sürdüren bireyler olmalı.

Psiko-onkoloji- kanserin hastanın, ailenin ve tedavi ekibinin üzerinde psikolojik etkileriyle ilgilenir, psikolojik ve davranışsal faktörlerin kanser risk ve gidişindeki etkilerini araştırır. Dünya Sağlık Örgütü 2008 yılında psiko-onkoloji hizmetlerinin tüm kanser servislerinde verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

PSİKOLOJİNİZ HASTALIĞIN GİDİŞATINI ETKİLER

Kişinin psikolojisi, kanserin hastalığının gidişini etkiler. Psikolojik stresör faktörler beyin kimyasında değişikliklere neden olur, böylece bağışıklık sistemi ve hormonal sistem etkilenmiş olur.

Hastalığın kendisinin getirdiği psikolojik yükler vardır, buna tedavi yöntemlerinin neden olduğu psikiyatrik komplikasyonlar eklenebilir. Bunlar kişinin uyumunu, yaşam kalitesini, kişiler arası ilişkilerini bozar. ayrıca hastalığın gidişini ve tedaviye yanıtı da olumsuz etkiler.

TEDAVİ SÜRECİ KAYGIYA SÜRÜKLÜYOR

Kanser ciddi ve kronik bir hastalıktır ancak hastaların üzerinde bunun ötesinde anlamları vardır. Kanserle tanışmak kişinin yaşamında bir deprem etkisi yapar, kriz yaşanır ve varoluşsal kaygıları tetikler. Genellikle korku, umutsuzluk, suçluluk, çaresizlik, terk edilme kaygıları oluşabilir. Yaşam memnuniyeti azalır, özgüven kaybı olabilir. Sinsi gelişmesi, nedenleri, gidişinin nasıl olacağı hakkında net bilgilerin olmayışı ile kontrol duygusunun kaybı kaygıyı daha da fazla arttırır.

TEDAVİYİ AKSATACAK DAVRANIŞLARA DİKKAT

Kanser tanısı alan kişinin geçirdiği psikolojik süreç genel olarak 5 aşamada tanımlanmıştır. Bu aşamalar aynı zamanda yas reaksiyonuna da uyar. Aslında bu aşamalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Önce bir şok etkisi olur, kişi inanmaz, bu dönemde gerçeği reddetme aslında benliği koruma amaçlı bir reaksiyondur, kişi yaşadığı panik, çaresizlik duygusuyla başka türlü baş etme yollarını bulamaz, kendini korumaya alır.

Ardından öfke gelir, “niye ben”, “neyi yanlış yaptım”, kendisine, çevresine, tedavi ekibine öfkeli olabilir, suçlayıcı olabilir. Sonrasında pazarlık, çökkünlük ve nihayet kabullenme dönemi gelir. Kabullenme çok önemli çünkü tedavide zaman kaybı olması bizim için çok değerli. Tanıdan başlayarak her evrede görülen psikolojik reaksiyonlar farklılık gösterir, buların bir kısmı normaldir. Hatta kişinin uyumunu sağlarlar, bu tepkiler anlayışla karşılanmalı fakat uyumu bozucu tepkiler yani tedavi reddi, gündelik yaşamı aksatacak boyutta yaşanan davranışlar genellikle psikiyatrik değerlendirme ve tedavi gerektirir.

GİDİŞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Kişinin sahip olduğu sosyo-kültürel özellikleri hastalık süresinde yaşayacağı kaygıları etkiler. Kişinin problem çözme kapasitesi, kişilik özellikleri, sosyal destek varlığı, hastalığın kişi için ne anlama geldiği, yaş, cinsiyet, dini inançlar ve kanserin tipi, yerleşimi hastalığın psikolojik gidişatında önemli bir yere sahiptir.

Yaş ve sosyal konum önemlidir. Örneğin orta yaşta, çalışan, ev geçindiren bir erkekle, yaşlı emekli, yalnız yaşayan bir kadının tepkileri, zorlukları farklı olacaktır. Yine aynı şekilde bir yumurtalık kanseri genç bir kadında çocuk sahibi olmakla ilgili kaygı oluşturabilir, meme kanseri olan kişide kadınlık algısıyla ilgili kaygılar oluşturabilir.

SIK GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR

Depresyon: Kanserli hastalarda bazı belirtiler depresyon habercisi olabilir. Bunlar, aşırı bağımlılık, öfke, sosyal çekilme, göz ilişkisinden kaçınma, yakınlarıyla birlikte olmaktan kaçınma, çaresizlik, umutsuzluk, aşırı ağrı yakınmaları, tedaviye uyumsuzluk gibi belirtilerdir. Ailede ve kendisinde ruhsal hastalık öyküsünün olması, ailesel ve sosyal destek sistemlerinin yetersizliği, hastalığın ileri dönemlerinde olma, ağrının varlığı ve kontrol edilememesi depresyonun ortaya çıkması açısından en önemli risk etkenleridir.

Anksiyete bozuklukları: Kanser hastalarında anksiyete (bunaltı, kaygı) çok yaygındır. Bu kaygı hastalığın ölümü çağrıştırmasıyla ilgili olabilir, tedavinin bulantı, saç dökülmesi gibi yan etkilerinden korkmakla ilgili olabilir, tedavinin ve kullanılan ilaçların yarattığı bir istenmeyen durum olabilir ya da bireyde daha önce var olan bir anksiyete bozukluğu kanser süreci ile birlikte alevlenmesi sonucu ortaya çıkabilir.

Travma sonrası stres bozukluğu: Bireyin fizik bütünlüğünü tehdit eden, onu dehşete düşüren ve çaresiz bırakan yaşam deneyimlerinin sonucunda oluşur. Kanser birey için “yaşamı tehdit eden bir felaket” gibi yaşanır. Oluşan bu ruhsal tablo kanserin seyrini derinden etkilemektedir. Ayrıca bu bozukluğun kendisi yaşam kalitesini bozar, bir psikiyatrik bozukluk olarak kişiyi etkiler.

YARDIM ALMAKTAN ÇEKİNMEYİN

Ruhsal bozuklukların tedavisinde ilaç ve biyolojik tedavilerin yanı sıra, krize müdahale yaklaşımları ve çeşitli psikoterapiler kullanılır. Bu terapiler hastalığın farklı evrelerinde farklı biçimler de yapılandırılmayı gerektirir.

Uygulanan tedaviler hastanın iş, aile ve yaşam güçlüklerine yardımcı olmalı, sorun odaklı, çok zaman almayan, esnek yapılandırılmış olmalı. Hastayı ve ailesini kapsamalı. Bilgilendirme, psiko eğitim ve bireysel ya da grup biçiminde uygulanan psikoterapiler uygulanabilir. Amaç hastanın benlik saygısını yeniden kazanması, yaşam dengesini yeniden kurması, sınırlılıklarını kabullenmesi, güçlü yönlerini fark etmesi, kendine özgü başa çıkma becerileri geliştirebilmesidir. Psikoterapinin yaşam kalitesini artırma yanında hastalığın yinelemesi ve ölüm oranlarını önemli ölçüde azalttığı görülmüştür.

İlk tedavi girişimi sonrasında tedavilerin yarattığı yan etkiler nedeniyle umutsuzluk olabilir. Cerrahi girişim sonrası ortaya çıkan bazı kayıplar, beden imaj değişimleri özellikle depresyon gelişimini kolaylaştırmaktadır.

Ayrıca ışın tedavisi (radyoterapi) uygulamaları da hastalarda korku ve kaygı olabilir. Tedavi sırasında zorunlu yalıtma (izolasyon) da kişide özellikle terk edilmişlik ve yalnız kalma inancının pekişmesine yol açabilmektedir. Hastalık sürecinin belirsizliği kaygı yaratmaktadır.

AİLEVİ VE SOSYAL DESTEK İLE GÜÇLENİN!

Araştırmalar sosyal desteğin de bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkide bulunarak kanserin gidişini olumlu yönde etkilediğini, yaşam süresini uzattığını göstermiştir. Hastalar başta eş ve çocukları olmak üzere daha çok ailelerinden destek görmektedirler. Ancak sadece aile bireylerinden gelen destek kanserin yarattığı ruhsal toplumsal sorunlarla başa çıkma da yeterli olamaz. Kanserli hastaların sosyal destek alması ulusal sağlık politikası ölçeğinde ele alınabilecek bir konudur, ayrıca bu konuda özveriyle çalışan sivil toplum örgütleri de vardır.

Kanserli hastanın hastalık sürecinde hasta aileleri de çok etkilenmekte ve ciddi ruhsal sorunlar yaşamaktadırlar. Aşırı sorumluluk üstlenmeye bağlı yorgunluk, depresif belirtiler sık görülür. Çaresizlik yaşarlar. Eşlik eden suçluluk duyguları, yetersizlik duyguları ve tükenme ortaya çıkar. Hasta yakınları tüm sorunlara rağmen psikiyatrik yardım almayı erteleme eğilimi göstermektedirler.

İbni Sina Danışmanlık

Leave a reply